Enstantane, anı yakalamak ve orda kalmak; yani doya doya tadını çıkararak o anın hakkını vermek…
Bazen öyle bir durum yaşarız ki, o an her şey durur. Sessizlik her yeri sarar. Dışarda ne ambulans sesi, ne simitçi ne de çocuk sesi vardır.
Donmuştur hayat ya da size öyle gelmiştir. Mutlusunuzdur, zaman takılı kalsın istersiniz. Huzur sarmıştır her yeri.
Nefes dahi almak istemezsiniz, korkarsınız o güzel atmosferin biteceğinden, ondandır sesimizin çıkmaması, gözlerimizin kapalı olması, tek yaptığınız o güzel sevgiyi, kokuyu içinize çekmek…
O işte çok güzel bir enstandadır. Size belki bir sene belki de bir ömür yetecek. Gördüğünüz, yaşadığınız ya da hissettikleriniz tüm benliğinizi sarar, hapis eder sizi. Çoğumuz bunu yaşar ama idrak edemez.
Yazımı okurken, evet bende yaşadım diyenler çok olacaktır. Tabi ki herkesin bunu yaşaması farklı mekanlarda, farklı boyutlarda olur; ama küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarmaktır bu.
Her insan, değişik fıtratlarda yaratılmıştır. Çocukluğumuz, gençliğimiz iyi ya da kötü geçmiştir; ama onlar bitti, geçti.
Ünlü edebiyatçı Seneca şöyle der: “Hayatta en büyük engel, beklemektir. Daha sonra gelecek olan her şey bu belirsizliğin alanına girer ve bekler. O zaman şu andan itibaren anı yaşayın.” Ne güzel demiş de, bazen yaşayamayız. Çok istediklerimizin önüne ya engel çıkar ya da biz engel oluruz.
Buzun içinde ateş var mı? Çoğumuzun hatası, istediklerimizi yapmakta başarısız olmamız.
Düşündüklerimiz, hayallerimiz vardır gün yüzüne çıkaramayız. Yani kaleyi alıp savaşı içinde kaybederiz bazen.
Bu da hep hayatı ertelemekle olur. Heyelandan bir avuç toprakla çıkmak da var, o heyelanda sıkışıp kalmak da…
Bazen öyle büyük koşturmaca içerisine gireriz ki vakit nasıl geçmiş ve akşam olmuş bilemeyiz. Günün sonunda bakarız ki alışkanlıkların dışına çıkmadan, mutlu olmadan, ruhunu hiç okşamadan bitirmişsin günü…
Oysa ki hep yapılması gerekenleri değil de, kendi yapmak istediklerimize de zaman ayırmamız lazım.
Bu dediklerimi bir de kendim uygulasam. Bazen hayatı sorguluyorum. Ne yapmak istiyorum, önceliklerim ve çok istediklerim çıkıyor karşıma birden. Hiçbirimiz ne zaman hasta olacağımızı ya da öleceğimizi bilemiyoruz. Anı ertelemekle vakit geçiriyoruz.
Hayatı öyle yaşa ki ölmeye gelen kişi sende dirilsin. Kim söylemiş bilmiyorum ama doğru söylemiş.
Ya aynı devran dönecek ya da bir avuç toprak elimizde olacak…